22 Eylül 2023 - Cuma

Beyşehir’in Seçimi

Her fırsatta pek çok kişi gibi ben de Beyşehir’in ve hayat kaynağımız olan gölün çevreye ve bizlere kattığı güzellikleri ifade etmeye çalışıyorum.

Yazar - Prof. Dr. Hüseyin MUŞMAL
Okuma Süresi: 6 dk.
Prof. Dr. Hüseyin MUŞMAL

Prof. Dr. Hüseyin MUŞMAL

-
Google News
Anamas Dağları üzerinde kekik kokan ve keklik uçan yaylaların bereketi ile büyümüş olmama rağmen bu güzellikleri layığınca dillendirebilmiş değilim. Ancak memleketimizle ilgili bugüne kadar yaptığımız gibi, bundan sonra da Allah izin verirse kitaplar, makaleler, hikâyeler, romanlar, şiirler yazmaya ve projeler üretmeye elbette ki devam edeceğim. Günümüzde masmavi Beyşehir Gölü’nün çevresinde bulunan yemyeşil yerleşimlerde yaşayanların uzaktan gelenlere anlatacakları bir sürü güzel hikâye arasında, “belki bir soran olursa” söyleyecekleri pek çok sıkıntıları da bulunmaktadır. Bölgede yaşamayan insanların uzaktan bu sorunları görmeleri ve bunlar hakkında çözüm üretmeleri mümkün değildir. Bu nedenle, vekil adayı olmuş değerlerimizin yalnız seçim sürecinde değil, seçildiklerinde de merkeze bağlı bütün yerleşimleri bizzat ziyaret etmeleri, sorunları yerinde görerek hemşerilerimizin çözüm önerilerini dinlemeleri ve bu konuda projeler üretmeleri son derece önemli görünmektedir.
 
Türkiye Cumhuriyeti kurulduğunda Anadolu’nun kır nüfusu kent nüfusuna oranla ezici bir üstünlüğe sahipken, bugün kırsal nüfusun maalesef çok gerilerde kaldığı görülmektedir. Bölgemizde başlangıcı 19. yüzyılın başlarına kadar gitse de, yoğun olarak 20. yüzyılın ortalarından itibaren günümüze kadar kırsal alandan kentlere ve büyükşehir merkezlerine göçler yaşanmıştır. Göç hareketlerinin çeşitli sebepleri olmakla birlikte sonuçları ne yazık ki pek de olumlu değildir. Göç edenler gittikleri bölgelerde başta geçim sıkıntısı olmak üzere çeşitli sorunlar yaşadığı gibi terk ettikleri kırsal yerleşimlerini de böylece bir üretim ve yaşam alanı olmaktan çıkarmaktadır. Şehirlere gidenler bir süre kırsalla olan bağlarını koparmasalar dahi terk edilen yerleşimler hafta sonları veya izinlerde ziyaret edilen bir sayfiye haline dönüşmektedir. Son yıllarda özellikle ciddi ölçekte nüfus kaybı görülen kırsal yerleşimlerde haneler açısından da önemli ölçülerde kayıplar yaşanmaktadır. Bazı aileler bütünüyle bağlarını kopararak kırsalda yaşadıkları haneleriterk ettiklerinden kısa sürede evlerin pek çoğu yıkılmaya yüz tutmakta veya harap hale gelmektedir. Bu süreçte kırsal yerleşimler henüz yaşanacak bir yer olmaktan çıkmamışsa da, zamanla yaşayacak insan kalmadığı için ıssız ve virane bir yerleşim haline dönüşecektir. Kırsaldan kentte yapılan göçün başta daha iyi eğitim alma ve daha iyi bir iş bulma arayışı olmak üzere çeşitli sebeplerinin bulunduğu bilinmektedir. Eğitim fırsatlarında eşitlik bulunsa dahi ziraî faaliyetlerden uzaklaşmış insanlarımızın kırsalda daha rahat ve kolaylıkla uyum sağlayabilecekleri sektörler de yeterli ve cazip değildir. Elbette ki öncelikle onları ziraî faaliyetler içine katmak önemliyse de, özellikle liseden mezun olmuş gençleri beklentileri dâhilinde kırsal yerleşimlerde tutabilmek mümkün olmamaktadır. Genç nesilleri tutamadığımız müddetçe kırsalda yaşanan sorunlara kesin çözümler bulmak da mümkün değildir. Peki, yapılması gereken nedir? Acaba bu sorun sadece kırsalda yaşamaya çalışan beş on kişinin sorunu olarak mı telakki edilmelidir? Veya bu durumu çağın getirdiği bir sonuç olarak görmek, dermansız bir dert olarak mı öne sürmek gerekir? Belki burada bazı çözüm önerilerinde bulunulabilir. Ayrıca sadece kendisini kırsala ait hisseden insanların değil, bütün şehir sakinlerinin, memleketin ekmeğini yemiş suyunu içmiş yediden yetmişe herkesin bu dertle dertlenmesi gerekmektedir. Zira bunlara ancak bu sorunu dert olarak görenler derman bulabileceklerdir. Yılların getirdiği bu sorunların bir çırpıda çözülmesini sağlamasa da, köylerde yaşayan gençlerimiz için bu coğrafyanın bize sunduğu öncelikli şartlar dairesinde tüfekçilik ve mermerciliğin yanı sıra, hayvancılık, balıkçılık, halıcılık, hasırcılık, kerestecilik, tavukçuluk, besicilik vs iş kollarında daha fazla ve planlı küçük işletmeler kurularak yeni istihdam alanları oluşturulduğunda gençlerin kırsalda kalması sağlanabilecektir. Böylece hem dışarıda daha ağır şartlarda çalışmak zorunda kalan insanlar kırsal kesimde oluşan yeni istihdam alanlarını tercih edecekler ve zamanla kırsala dönüş yapabileceklerdir. Hem de unutulmaya yüz tutmuş bazı mesleklerimizin yeniden canlandırılması mümkün olacaktır. Ümit ederim ki bugün yüzüne bakılmayan küçük yerleşimler bir gün eski şöhretine ve itibarına yeniden kavuşacaktır. Bu noktada kırsalda yıkılmaya yüz tutmuş veya harap hale gelmiş evlerin bakım ve yenilenmesinin yapılması şimdilik uzak bir ihtimal olarak görünse de, evvel emirde her türlü çift alet ve takımları, halı, kilim heybe ve dokuma örnekleri, ev eşyaları gibi kültür varlıklarına da sahip çıkılmalıdır. Bunun için de bölgemizde mutlaka bir müzeye ihtiyaç bulunmaktadır. Yıllardır defalarca dile getirdiğim müze konusunu, önemini ve gereğini inşallah bir başka yazımda dile getireceğim. Baki selam, hürmet ve muhabbetlerimle...
 
Takip etmek isteyen okuyucularımız için:
Twitter: https://twitter.com/HMusmal
Youtube: https://www.youtube.com/@tarihteyolculuk
Instagram: https://www.instagram.com/huseyinmusmal
Facebook: https://www.facebook.com/Huseyinmusmal
 
#
Yorumlar (0)
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.