Kuraklığa dikkat çekmek için gölü kürek sörfü ile bir uçtan bir uca geçtiler
Beyşehir Gölü’ndeki kuraklığa dikkat çekmek isteyen iki sporcu, Beyşehir Gölü’nü SUP ile (kürek sörfü) kürek tahtası üzerinde 58 kilometre yol kat ederek bir uçtan uca geçti.

Beyşehir Gölü’ndeki kuraklığa dikkat çekmek isteyen iki sporcu, Beyşehir Gölü’nü SUP ile (kürek sörfü) kürek tahtası üzerinde 58 kilometre yol kat ederek bir uçtan uca geçti.
Beyşehir Kültür ve Turizm Derneği tarafından 1 Eylül Dünya Barış Günü etkinliği kapsamında düzenlenen etkinlikte Beyşehir Gölü kıyısında buluşan sporcular Nüşabe Deniz Paşazade ile Neslihan Gürcan “İki devlet bir can Türkiye Azerbaycan” sloganı ile Beyşehir Gölü’nde yaşanan kuraklığa dikkat çekmek amacıyla Türkiye’de bir ilki deneyerek kürek tahtası üzerinde sörf yaptı.
İkili, iki gün süren etkinlik çerçevesinde Beyşehir Gölü’nü bir uçtan bir uca SUP ile kürek sörfü yaparak geçmek için seferber oldu.
Gölün Isparta tarafındaki kıyılarında başlayan etkinlik, Konya’nın Beyşehir ilçe merkezindeki Jandarma burnu mevkisinde son buldu.
SPORCULARDAN BİRİSİ SAKATLANINCA PARKURU YARIDA BIRAKMAK ZORUNDA KALDI
Omuzlarında Türk ve Azerbaycan bayrağı bulunan kürekçilerden Neslihan Gürcan, bileğinden sakatlanması nedeniyle ilk günün sonunda parkuru yarım bırakmak zorunda kaldı, kalan bölüme ise başka bir erkek sporcu arkadaşı devam etti. Omuzu zedelenen Nüşabe Deniz Paşazade ise buna rağmen zorlanarak da olsa parkuru tamamlamayı başardı.
Parkuru noktalayan sporcuları Beyşehir’deki göl kıyısında Beyşehir Belediye Başkanı Adil Bayındır, AK Parti İlçe Başkanı Kahraman Şanal, Dernek Başkanı Mustafa Büyükkafalı ile beraberindekiler karşıladı.
52 yaşındaki sporcu Nüşabe Deniz Paşazade, gazetecilere yaptığı açıklamada, ekstrem sporları yaptığını anlatarak, 5 sene önce de Beyşehir Gölü’nde gerçekleştirdikleri etkinlikten söz etti.
Bu etkinliğin ardından en büyük hayallerinden birisini de gerçekleştirmenin mutluluğunu yaşadığını dile getiren Paşazade, “Benim en büyük hayallerimden biri Beyşehir’i aynı zamanda ayakta kürekle geçmekti.
Ve ben bu hayalimi anlattığımda beni başkanlarımız çok destekledi. Ve projemizin ismi “iki devlet bir can Türkiye Azerbaycan’ oldu.
Neden, çünkü ben Azerbaycan kökenliyim ve Azerbaycan’da doğdum. Azerbaycan benim anavatanım ama Antalya’da yaşıyorum, Türkiye benim ata yurdum ve Beyşehir Gölünde Anadolu’nun kalbinde Konya ilimizde bu güzel projeyi hayata geçirmek istedik.”dedi.
“GÖL ÖLDÜ, BAŞIMIZ SAĞ OLSUN” SÖZÜNÜ KABUL ETMİYORUM
Paşazade, yaşadığı kuraklıkla ilgili olarak günlerdir Türkiye’nin gündeminde yer alan Beyşehir Gölü ile ilgili “Beyşehir Gölü öldü, başımız sağ olsun” gibi söylemleri de kabul etmediğini vurgulayarak, “Gölün zaten hasta olduğunu, biraz yorulduğunu biliyordum; ondan dolayı bütün antrenmanlarımı ona göre yapmıştım.
Biz rotamızı oluşturduğumuz en kötü ihtimalleri düşündük, fakat ihtimaller daha kötü oldu, bazı çizdiğimiz rotalardan gidemedik, çünkü gölümüz hastaydı ve rotayı değiştirmek zorunda kaldık. Özellikle Mada Adası karşısındaki, 5 sene önce Mada Adasının koridorları temizdi, üç adaların önü temizdi, bazı bölgeler, işte bu Beyşehir’in girişi tertemizdi.
“ÇOK ZORLANDIK, BENİM OMUZUM, ARKADAŞIMIN SAĞ BİLEĞİ ZEDELENDİ”
Şu an ne yazık ki, bin bir çeşit yosun gördük ve o kadar yoğun bir şekilde idi ki, arkadaşımız Neslihan ile o parkuru yapacaktık.
Artık küreklere güç vermekten benim sağ omuzum, kendisinin de sağ bileği zedelendi ve parkurdan çekilmek zorunda kaldı Neslihan. Ama bu büyük bir başarı çünkü en zor parkuru biz geçtik.
O yosunları, çevredeki olumsuzlukların biz hepsini kaydettik ve ben şu cümleyi kesinlikle bir anne olarak, bir kadın olarak, bir Türkiye vatandaşı olarak kabul etmiyorum. ‘Beyşehir Gölü öldü, başımız sağ olsun’.
Kesinlikle ölmedi, bugün 1 Eylül Dünya Barış Günü, biz buraya bütün dünyadaki barış için gelmişiz, burada kürek çektik ve biz Beyşehir gölümüz için savaşacağız, çünkü göl yaşıyor, göl hasta, şefkate ihtiyacı var.
"DOĞA ANAMIZI KESİNLİKLE KORUMALIYIZ"
Bugün inanılmaz bir şekilde duygusal patlama yaşadım Karaburun mevkiinde. Sanki göl ‘beni kurtarın, ben yaşamak istiyorum’ diyordu.
Ve yaşatıyorum, çünkü berekettir göl, biz bu doğa anamızı kesinlikle korumalıyız, evet bugün dünya barış günü, ama biz çocuklarımıza barış içerisinde, doğası berbat olmuş ve ölmüş bir doğa bırakırsak barışın ne anlamı kalıyor ki.”ifadelerine yer verdi.
İki gün süren etkinliği bileğinden sakatlanması nedeniyle yarıda bırakan ve ikinci günkü parkura devam edemeyen sporcu Neslihan Gürcan da, 5 yıldır ayaklı kürek sörfüyle uğraştığını anlatarak, bugün çok anlamlı bir proje kapsamında Beyşehir Gölünde bir araya geldiklerini anlattı.
"TÜRKİYE-AZERBAYCAN DOSTLUĞUNU YENİDEN KUTLAMAK İSTEDİK"
Beyşehir Gölündeki kuraklığa dikkat çekmek istediklerini vurgulayan Gürcan, 1 Eylül Dünya Barış Günü dolayısıyla da Azerbaycan Türkiye dostluğunu yeniden kutlamak istediklerini, bunun için Beyşehir’de olduklarını belirtti.
Bu etkinliğin Türkiye’de ilk kez kendileri tarafından yapıldığına da vurgu yapan Gürcan,etkinliğin diğer detayları hakkında da şunları aktardı:
“Beyşehir Gölü, Türkiye’nin en büyük tatlı su gölü ama bir kuraklıkla mücadele döneminden geçiyor. Bu, elbette düzelecek, fakat buna dikkat çekmek, destek olmak istedik.
Dünkü başladığımız parkurumuzda iki günlük bir parkur atlattık, ilk günkü parkurumuzda yaklaşık 40 kilometre kadar kürek çekildi.
"İKİ KARIŞ SUYUN İÇERİSİNDEN GEÇTİK"
Bu parkurun yarıya kadar ki mesafesinde biz çok yoğun bir, karmaşık ve yosun kütlesinin arasından geçtik. Yer yer, hatta su seviyesi o kadar azalmıştı ki, iki karış suyun içerisinden geçtik.
Bazı yerlerde inip malzememizi taşımak zorunda kaldık. Bu, çok üzücü gerçekten ve bizim içinde oldukça zorlayıcı oldu.
Sarmaşıkların arasından geçme konusunda biraz zorlandığımız için ben bileğimi sakatladım ama ikinci güne devam edemedim bu sebeple.
Fakat arkadaşlarımızı tebrik ediyorum, onları da buradan. Bir kere daha parkuru tamamladılar ve bu güzel anlamlı günü taçlandırdılar, emeklerine sağlık.”
Gürcan, Beyşehir Gölü’ndeki kuraklığa ilişkin olarak da şu sözlere yer verdi:
“Bunlar bizim milli servetimiz ,ülke değerlerimiz, biz bunları korumakla yükümlüyüz.
"GELECEĞE AKTARMAKLA YÜKÜMLÜYÜZ"
Hem de gerçekten bunları geleceğe aktarmakla yükümlüyüz, bakımını ve sürdürülebilir bir şekilde doğanın korunması ile ilgili de çalışmaları yapmak durumdayız.
Bizim ki buna bir dikkat çekmek ve ufak bir katkı , dikkatleri buraya çekmek üzere yaptığımız bir çalışma, sportif bir aktivite.
Türkiye’de ilk defa yapıldığı için de çok kıymetli, çok heyecanlaydık, hem belediye başkanımıza, hem dernek başkanımıza bütün katılımcı arkadaşlarımıza teşekkür ederiz emekleri için.”
















