22 Eylül 2023 - Cuma
Ah bu haberler ah!
Habercilik zor zanaat…
Yazar - Ali Rıza Önses
Okuma Süresi: 7 dk.
Ali Rıza Önses
-Bunu bu mesleğin içerisinde olan, yaşayan kişi kadar kimse bilemez…
Çok farklı mesleklerde de bulundum. Ordu mensubu olarak bu vatana 10 yıllık bir hizmetim dokundu. Memuriyette bulundum ve emekli oldum.
Ama gazetecilik baba mesleği… İlk göz ağrım… Parası pulu için yapılmayacak bir meslek…
Herkes çok paralı bir meslek diye düşünür ama zaten bilenler bilir, parası da pulu da yoktur…
Meşakkati çoktur, gecesi gündüzü, hafta sonu tatili, bayram tatili, yıllık izni bile vardır da yoktur.
Gece yarısı bir telefonla uyanırsınız ki, kendinizi uykunun arasında bir anda bir olay yerinde bulursunuz…
İzin yapıyorum diye çıksanız bile haber sizi bırakmaz, telefonunuzu kapatamazsınız…
Çünkü, aranır, durursunuz…
Telefonu kapatmak belki de çok önemli bir olayı kaçırıp, ömür boyu yaşayacağınız bir pişmanlık haline dönüşebilir.
Hele bizim gibi haber ajansına çalışan bir ilçe muhabiriyseniz ikamet ettiğiniz şehirden ayrılmak bile mümkün değildir.
Farklı kentlerde yaşayan eş, dost, akrabalar sizin bir gün ziyaret edeceğiniz, misafir olacağınız günü bekler, iple çeker. Ama bu ne mümkün...
İlçe dışına çıksanız, aklınız hep yaşadığınız şehirdedir.
Yani deli gibi sevmiyorsanız, aşık değilseniz bu mesleği yapamazsınız.
Ancak, yapıyor gibi yaparsınız…
“Dünyaya bir kez daha gelsem yapacağım meslek yine budur” diyebilenlerin mesleği olabilir gazetecilik.
Bugün niye bunları durup dururken yazdım da sizleri şaşırttım…
Başlığa “ah bu haberler ah” diye yazdım ya…
Bugün güne aslında çok üzücü bir haberle uyandım…
Sizlerle paylaşmadım, haberini de hiçbir yerde göremediniz belki…
Çünkü bağlı olduğum ajansa da geçmedim.
Sabahtan beri belki yüzlerce telefon alıyorum,
“Abi duymadın mı, haberini yapacak mısın, yapacaksan ne zaman okuruz, biraz bilgi verebilir misin, nerede olmuş, ne olmuş, kimmiş?"
Vesaire, vesaire… Böyle yüzlerce soru ile karşı karşıya kaldım….
Bunlara cevap vermekten de yorulmadım ama iki satır bir şey yazsam, herkes okuyacak, belki arama gereği duymayacaktı…
Arayanlar hep eş, dost, tanıdık, sevdiğimiz arkadaşlarımız…
Onlar da merak ediyor…
Belki duyuyor, yanlış bilgilendiriliyor.
İşte medyanın, basının önemi burada ortaya çıkıyor.
Doğru bilgilendirmeyi kulaktan kulağa fısıltı gazetesi ile sosyal medyadan, başka mecralardan her zaman alamazsınız, alsanız da bizim kadar ayrıntılı bilgiye sahip olamayabilirsiniz, normaldir…
Neden haber yapmadığıma gelince dostlar, ben intihar, intihara teşebbüs, cinsel istismar, tecavüz gibi haberleri, kamu yararı, çok özel bir durum, tanınmış ünlü kişiler değilse ya da karşı tarafa yararı olacak bir durum yoksa ya da yine çalıştığım ajanstan “bu olayı takip edelim” diye bir talimat almadıktan sonra yapmamaya özen gösteriyorum.
Beyşehir’de son bir yıldır o kadar çok intihar vakası, intihara teşebbüs, cinsel saldırı vb. gibi olaylar oldu ama ben bunların hiçbirisini haber konusu haline getirmedim.
Özellikle intihar haberleri özendirici olmasın, yeni canlarımız kaybolmasın anlamında da dikkat etmeye çalışıyorum.
Soranlara hep bunu söyledim.
Geçmişte bu konularla ilgili yazdığım haberler mutlaka olmuştur.
Ama, ilçemizin de adının bu tür konularla Türkiye çapında gündeme gelmesini de doğrusu artık istemiyorum.
Hep istiyorum ki, takipçilerimiz, okuyucularımız, insanlarımıza güzel haberler verebilelim.
Kaza, cinayet, vs üzücü haberleri zaman zaman yapıyoruz.
Ama inanın çok üzülerek, bazen de gözyaşlarımıza hakim olamayarak yapıyoruz.
Keşke hep insanları sevindirecek, üzmeyecek, mutlu edecek haberler çok olsa da onları yapabilsek.
Varsa bizim bilmediğimiz, duymadığımız, tebessüm ettirecek haberler konusunda her zaman herkesin katkısına ve desteğine açığım…
Bugünkü Beyşehir’in fısıltı gazetesinde gündeme gelen olaya gelince…
Dedim ya…
Bir üzücü intihar vakası idi…
Ayrıntılarına girmeyeceğim…
Sabahın 5’inde 6’sında intihar vakası diye çekim yapmaya gitmedim ama sonradan “keşke gitseydim” dediğim, çok üzüldüğüm bir konuyla karşı karşıya kaldım.
Bazen de böyle şeyler yaşayabiliyoruz…
Kuleye kendini asan kardeşimizin aldığı uzaklaştırma sebebiyle bunalıma girerek intihar ettiğini öğrendim.
Her ne olursa olsun bir can gitti, hepimizi üzdü ama ateş düştüğü yeri yaktı gitti…
Uzaklaştırma alınca gideceği yer olmayınca bu tür bir olayın yaşandığı bilgisini aldım.
“Uzaklaştırma” konusu çok hassas bir konu…
Yasalarımıza da konuluşu çok yakın bir geçmişe dayanıyor.
Evden uzaklaştırma bazen belki işe yarayabiliyor ama bazen de bu tür bunalımlarla insanlarımızın canına kıymasına neden olabiliyor…
Olay daha farklı yerlere gidebiliyor, belki cinayet bile işlenebiliyor…
Bunları hep görüyor, yaşıyoruz…
Türkiye’nin gündemine getirerek, kanun yapıcılarımızın bu konuda yeniden bir düzenleme yapabileceği bir ortam oluşturabilir miydim?
Bilemiyorum ama, savcı ve hakimlerimizin de bu uzaklaştırma kararı konularında ellerinin kollarının bağlı olduğunu, genel bağlamda memnuniyetsizligini biliyorum…
Aile içi şiddet vs. konulardaki yasaların yeniden bir gözden geçirilmeye ihtiyacı olduğunu düşünüyorum…
Bu arada parantez içerisinde söyleyeyim; “Beyşehir aile içi şiddet olaylarının da çok yaşandığı” bir yer.
Bakmayın yine bu konuları haber olarak çok sık gündeme getirmediğime…
Çok üzülüyorum, aileler dağılıyor, yuvalar yıkılıyor.
Hem de daha genç yaşlarda…
Birçok sebebi var elbette, ama Türkiye’nin de maalesef bir kanayan yarası haline geldi.
Daha farklı cezalar, yaptırımlar olabilir belki diyorum bu konuda…
Eğitim, eğitim, eğitim…
Taaa baştan eğitim…
Daha başka birçok husus olabilir…
Haber yapmadığım konular için okurlarımız, takipçilerimiz lütfen bizi bağışlasın…
Sizin haber alma hakkınız var. Bu anayasayla da teminat altına alınmış…
Biz haberciler de bu anayasanın bize tanıdığı bu hakkı kullanırken çok titizleniyor, özenli olmaya çalışıyoruz…
Sağlıkla ve sağlıcakla kalın…
Güzel haberlerde buluşmak dileğiyle…
Bugün ilçemizde kaybettiğimiz 24 yaşındaki kardeşimize de Allah’tan rahmet, ailesine ve yakınlarına başsağlığı ve sabırlar diliyorum.
Yorumlar (0)