Musa Tutal: “Tarihi dokuya darbe mi, gerçekçi bir afet önleme mi?”
Beyşehir’in İçerişehir Mahallesi’nin Cumhurbaşkanlığı kararıyla “riskli alan” ilan edilmesine bir tepki de Anahtar Parti’den geldi.

Anahtar Parti Beyşehir İlçe Başkanı Musa Tutal yaptığı yazılı açıklamada, kararı eleştirirken; “Tarihi dokuya darbe mi, gerçekçi bir afet önlemi mi?” sorusunu yöneltti.
Cumhurbaşkanlığının 6306 sayılı afet riski altındaki alanların dönüştürülmesi hakkındaki kanun ile ilgili olarak basın açıklaması yapan İlçe Başkanı Tutal, “Konya’mızın incisi, kadim medeniyetimizin mirası Beyşehir İçerişehir Mahallesi'nin Cumhurbaşkanı Kararnamesi ile "riskli alan" ilan edilmesi kararı, yetkili makamlarca "afet riskine karşı hayati bir adım" olarak sunulsa da, bu kararın ardındaki yöntem ve olası sonuçlar ciddi endişeler uyandırmaktadır.”ifadelerine yer verdi.
Afet riskini bertaraf etme sorumluluğunun tartışılmaz olduğunu ancak bu sorumluluğun halkın katılımı, şeffaflık ve tarihi mirası koruma hassasiyeti göz ardı edilerek yerine getirilemeyeceğini açıklamasında savunan Tutal, şu değerlendirmelere yer verdi:
“Endişe Veren Yöntem: Merkeziyetçilik ve Şeffaflık Eksikliği
Kararname, tıpkı daha önceki benzer uygulamalarda olduğu gibi, yerel yönetimlerin ve en önemlisi mahalle sakinlerinin süreçteki etkin rolünü hiçe sayan merkeziyetçi bir anlayışın ürünüdür. Deprem riskini gerekçe göstererek aceleyle atılan bu adım, kararın alınma biçimi itibarıyla eleştiriye açıktır:
Mahallelinin Söz Hakkı Nerede? İçerişehir sakinleri, mahallelerinin geleceğini doğrudan etkileyen bu kararı ne ölçüde müzakere edebildi? Riskli alan ilanının detayları, uygulanacak kentsel dönüşüm modelinin niteliği ve mülkiyet haklarına etkileri konusunda vatandaşın görüşü alınmadan alınan her karar, meşruiyetini yitirme tehlikesi taşır. Halkla açık, katılımcı ve şeffaf bir istişare süreci işletilmemiş olması, kararın "tepeden inme" olduğu algısını güçlendirmektedir.
Tarihi Miras Risk Altında: İçerişehir, sadece bir yerleşim yeri değil, aynı zamanda Kentsel ve Arkeolojik Sit Alanı olarak tescillenmiş, eşsiz bir tarihi dokuya sahip bölgemizdir.
Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile tanınan bu geniş yetkiler, koruma amaçlı imar planlarının ruhunu ve hassasiyetini göz ardı etme riskini beraberinde getirir.
Dönüşüm adı altında, Beyşehir'in tarihi kimliğini ve kültürel değerlerini yok edecek, rantsal kaygılarla hareket eden projelerin önünün açılmasından endişe ediyoruz.
Afet riski, tarihi mirası koruma yükümlülüğünün bahanesi olamaz!
Öncelik Güvenlik mi, Rant mı?
Elbette, 6306 sayılı yasa kapsamında afet riski altındaki yapıların yenilenmesi hayati bir zorunluluktur. Ancak, geçmişteki kentsel dönüşüm örneklerinde sıkça gördüğümüz gibi, "risk" gerekçesinin arkasına sığınılarak merkezi idarenin yerel değerleri göz ardı eden, hızlı ve kârlı projelere odaklanması riski yüksektir.
Bizim siyasi eleştirimiz, afet riskinin reddi değil, bu riski yönetme yönteminedir. Talep ettiğimiz;
Dönüşümün, yerel halkın sosyo-ekonomik ve kültürel bağlarını koruyacak şekilde planlanmasıdır.
Tarihi dokuyu ve sit alanının hassasiyetini esas alan, ranta değil tarihe saygı duyan bir Koruma Amaçlı İmar Planı Revizyonu sürecinin şeffaflıkla yürütülmesidir.
Kararın Beyşehir Belediyesi, Sivil Toplum Kuruluşları, koruma kurulları ve mahalle sakinlerinin ortak aklıyla, yerel idarenin öncülüğünde yönetilmesidir.
Hükümet, bu kararnamede yetkisini hızlı ve merkeziyetçi bir şekilde kullanmak yerine, Beyşehir'in tarihini ve geleceğini emanet ettiği bu alanda, yerel iradeye ve kültürel mirasa saygılı bir yaklaşım sergilemelidir.
Aksi takdirde bu karar, sadece bir güvenlik tedbiri olarak değil, tarihi Beyşehir'e vurulmuş bir yara olarak hafızalara kazınacaktır.
Halkın ve tarihin sesini dinlemek, gerçek devlet adamlığıdır. Yoksa bu yetki, sadece beton lobilerinin ve merkezi idarenin hantal bürokrasisinin hizmetine sunulmuş bir araç olarak kalacaktır.
Bu yanlıştan dönülmeli, İçerişehir halkının katılımıyla, tarihini koruyan, gerçekçi ve güvenli bir dönüşüm planı derhal hayata geçirilmelidir!
Bu arada aynı hassasiyetin gölümüzün kurtarılması içinde gösterilmesidir. Göl için yıllardır herhangi bir işlem yapılmazken bir kanun çıkarılmazken rant oluşabilecek bu proje için kararname çıkarmak bizleri düşündürmektedir.”


